Pandemi döneminde gündeme gelse de 1980'lerden beri bilinen ve günümüzde de kendini gösteren bir olgu olan Hikikomori'yi Türkçe'ye odaya kapanma hastalığı olarak çevirmek mümkün. Ancak her odaya kapanan insanı da Hikikomori hastası saymak yanlış. Hikikomori, en az altı ay süreyle takip edilmesi gereken ve uzmanlar tarafından konulabilecek bir tanı.
HİKİKOMORİ NEDİR?
Japonca bir kelime olan “hikikomori” içeri çekilme, hapsedilmiş olma anlamını taşıyor. 1980’lerin ilk yıllarında Psikiyatrist Saito Tamaki tarafından ortaya atılan olan bu kavram, en az altı ay ve daha fazla süre sokağa çıkmama hali olarak tanımlanıyor.
Bu durum; insanlardan kaçma, tek yaşamı güvenilir hissetme, ergenlik ve sonrasındaki bireylerin toplumsal yaşamdan çekilmesi, normalliği ve işlevselliği bozan seviyelerde izole olması şeklinde görülüyor: “Bu kişiler; yaşamdan elini ayağını çekip, temel ihtiyaçlar dışındaki tüm zamanını odasında geçiriyor. Hikikomori; zaman kullanımına, performansa dayalı sistemlere ve toplumsal roller ile sorumluluklara karşı gösterilen bir tepki olarak da görülebiliyor. Uzakdoğu ülkelerinde, özellikle de Japonya’da sayıları git gide artıyor. Gelişen teknolojiyle birlikte sayılar dünya genelinde de günden güne çoğalıyor. Daha çok 15-40 yaş arası kişilerde gözlemlenen bu duruma, farklı pek çok patoloji de eşlik edebiliyor.”
HİKİKOMORİ'Yİ DOĞURAN NEDENLER
Aşırı koruyucu aile tutumları, bu hastalığı tetikleyen sebepler arasında gösteriliyor. Buna ek olarak, hastalığın esas nedeni; teknolojik olarak gelişmiş ülkelerde yaşayan ailelerin sokakların tehlikeli olduğunu düşünmesi ve çocukların evde büyümesi yönündeki davranışları olarak ifade edilebiliyor.
Özellikle teknoloji bağımlılığı, çocuklarda ve gençlerde hikikomori başlangıcını tetikleyen en önemli unsurlardan biri. Pandemi koşullarında evde geçirdiğimiz zamanı doğru kullanmak gerekiyor. Çocukların internet kullanımını ve süresini dikkatli takip etmek çok önemli. Bu durumun, erkeklerde kadınlara oranla daha fazla olduğunun tespit edildiği çalışmalar bulunuyor. Hikikomori, Japonya’da mesleki kariyer ve başarı konusundaki beklentilerin ağırlıkla erkek nüfusta olmasının geleneksel cinsiyet modeline gönderme yapıyor. Bazı durumlarda, kişilik özellikleriyle de bağlantılı olabiliyor. Özellikle çekingen kişilik bozukluğu ya da şizoid yapılanmanın var olduğu durumlar görülüyor. Bazen de bu kişilik yapılanmaları hikikomoriye yatkınlığı arttırıyor.
HİKİKOMORİ'NİN EN SIK GÖRÜLEN BELİRTİLERi
- Bu kişiler zamanlarının çoğunluğunu dış dünyayla iletişim noktaları olan internet tabanlı araçlarla geçiriyor.
- Özellikle Japonya’daki hikikomoriler, çizgi romanları olan mangayı okuyor.
- Geceleri uyanık kalıp, gündüzleri uyuyorlar.
- Dışarıdan gelen güneş ışığından rahatsızlık duyabiliyorlar.
Hikikomori için zaman baskısına ve toplumun yüklediği performans görevlerine dair bir tepki biçimi de denilebiliyor. Bu kişiler aileleriyle, evin odasında tek başına yaşıyor ve bir tür asalak hayat sürüyor. Sorunlarını ortaya koymak, çözüm bulmak ve eyleme geçmek konusunda da çoğunlukla kararsız, isteksiz kalıyorlar.
Uzman Klinik Psikolog Merve Umay Candaş, hikikomori ile başa çıkmak için nelere dikkat etmek gerektiğini şöyle sıralıyor:
- Temelinde teknoloji kullanımı olduğu için öncelikli olarak kullanım süresine dikkat edilmeli.
- Sorunun tedavisinde erken farkındalık önemli yer tuttuğundan, aileler çocuklarının davranışlarını doğru yorumlamalı.
- Aileler kişiyle çatışma değil, çözüm odaklı iletişim halinde olmalı.
- Kişilerle sağlıklı iletişim kurulmalı, sosyal etkileşimi güçlendirecek aktivitelere ve uygulamalara yönlendirilmeli.
- Aile bağları güçlendirilmeye çalışılmalı.
- Psikolojik yardım ve psikoterapi desteği alınmalı. Yaşanılan problemle ilgili uzman görüşlerine dikkat edilmeli.
- Kişiye yalnız olmadığı davranışlarla hissettirilmeli ve belirtilmeli.
- Sosyal izolasyonunu kırması için destek verilmeli, teşvik edilmeli.
- Empati ile kişilerin tercihleri göz önünde bulundurulmalı.
Ayşegül Uyanık Örnekal - formsante.com.tr
Yorumlar