TRT Radyo1’de yayınlanan Ailece programına katılan Prof. Dr. Nevzat Tarhan, hastalıkların tedavisindeki gibi mutluluğun da bir reçetesi olduğunu söyledi:
İnsanlarda mutluluk arayışı ve mutsuzluk derdi var. Baktığımız zaman Sokrates’e, Aristo’ya, Platon’a kadar gidiyor. Tartıştıkları konular mutluluk konuları. Asıl fikir babası Sokrates. Aristoteles ise bunu yazı haline getirmiş
Aristoteles mutluluğu ikiye ayırır; birincisi hedonist mutluluk yani haz peşinde koşmak, hazları eylem halinde yaşayabilmek. Aristoteles, bu mutluluğu geçici mutluluk olarak görüyor. Asıl insanı mutlu eden mutluluğun Eudaimonia mutluluk olduğunu söylüyor. Eudaimonia mutluluğun bir anlam peşinde, ideal peşinde koşmak olduğunu söylüyor. Eudaimonia mutluluk, anlamlı ideallere bağlı eylemlerin toplamı olarak geçiyor. Bu insanda kalıcı mutluluk yapıyor, diğeri geçici mutluluk sağlıyor.
Geçici mutluluklara sığınan kişi bir süre sonra onu mutlu eden şeyin bitmesiyle hüzne kapılır. Güzel günler geçince, onun bitişi bile insana hüzün verir. Hüznün bitmesi ise insana haz verir. Mutluluk durumsal değil, mutluluk bir süreçtir. Bu süreci yönetmek gerekiyor. Mutlulukta süreç yönetimini doğru yapabilmek önemlidir
Popüler kültür, aldatıcı mutluluğu teşvik ediyor
Mutlulukta süreç yönetiminin doğru yapılması için mutlulukla ilgili bir yaşam felsefesine sahip olunması gerekir. Mutluluk, amansız yaşamak, canının her istediğini yapmak, duvarları yıkmak, zincirleri kırmak, kafana göre yaşamak değildir. Bu aldatıcı mutluluktur. Kapitalist sistem ve popüler kültür, tüketimi artırmak için bu mutluluğu teşvik ediyor. Kazan tüket çarkı içerisinde yaşamaya zorluyor. ‘Kazan, harca, eğlen, 5 gün çalış 2 gün eğlen’ diyor. Şu an ABD’de ortalama insanın hayatındaki yaşam felsefesi bu. Hafta sonu eğlenemezse, çocuğu hasta olursa ya da olumsuz bir şey olursa çok kötü hissediyor kendini.
Kaliforniya Sendromu mutsuz ediyor
Hedonist mutluluk insanı mutlu etmez. Hatta bu mutluluğu amaçlayıp da edinemeyenler için bir sendromdan bahsediliyor. Adı Kaliforniya sendromu. Kaliforniya Sendromu Kaliforniya’da çok yaygın olduğu için orada mutluluk araştırmaları da çok yapılıyor. Bizim için Antalya neyse, ABD için de Kaliforniya öyle, eğlence açısından. Oradaki insanlar birçok şeye sahipler, eğleniyorlar, çok hızlı yaşıyorlar. Bütün bunlar var ama insanlar yine mutlu değiller
Mutlu olmayan insanlarda ikinci bir özellik vardır. O da egosantrizm olarak isimlendirilir. Bencilliğin krallığındaki mutluluk sahte oluyor. Bencilce bir mutluluk arayışı, sahte bir mutluluk arayışı oluyor. Bencilliğin krallığında yaşıyorsanız mutlu olamazsınız. O an mutlu olursunuz ama sürdüremediğiniz ve kontrol edemediğiniz için elinizden kayıp gittiği zaman daha kötü olursunuz. Ünlü bir Amerikalı aktör var, açıklama yaptı, ‘Bu yaşlılık çok berbat bir şey, ötenazi istiyorum.’ dedi. Ötenazi Kanada’da serbest. Ötenazi için doktora başvuruyorsun. Bir çeşit intihar. Kişi hızlı yaşamış ama yaş ilerledikten sonra aynı şeyi devam ettiremiyor. Halbuki onun mutluluk felsefesi doğru olsa…”
Her yaşın mutluluğu yakalanmalı
Her yaşın mutluluğu yakalayacak boyutu vardır. 18-20 yaşında gibi yaşamak istiyorsanız bu gerçekçi değil, mümkün değil. O halde ne yapılacak? Her mevsim bir bahçen olacak, o bahçede her mevsim çiçek açan bir ağaç olacak. Hayatı böyle görürseniz, çocuklukta da ergenlikte de orta yaşta da ileri yaşta da mutlu olmayı başarırsınız, mutlu olacak bir şey bulursunuz. 92 yaşında bir hanımefendiye soruyorlar: ‘Nasıl mutlu olabiliyorsunuz, birçok hastalığınız var?’ Hanımefendi diyor ki ‘Çalışmayan uzuvlarımı değil, çalışan uzuvlarımı düşünüyorum.’ Bu da bir bakış açısı. Hayatın bu insanlara kattığı anlam oluyor. Bu da anlam mutluluğu dediğimiz mutluluk. Anlam mutluluğunda kişinin, öyle idealleri olacak ki içinde anlam olan idealler olacak. O anlama katkı sağladıkça mutlu olacak.
Yaşam felsefesi mutluluk için önemli
Yaşam felsefesi mutlu olmada çok önemli. Yaşam felsefesi doğru şekilde yapılandırılırsa, bir insanın mutlu olmaması mümkün değil. ABD’de yapılan en son mutluluk araştırmasında, kişi başı gayrisafi milli hasıla, 1950 ile 2000 yılları arasında 20 bin dolardan 35 bin dolara çıkmış. Ama aynı tarihlerde yapılan mutluluk araştırmalarında çok mutluyum diyenlerin oranı %30’larda kalıyor. Hiç artmıyor. Onun üzerine ‘Para, mutluluğu satın almaz’ sözünü söylüyorlar. Maddi gücün olması, mutluluğu satın almıyor. Mutluluğu satın almak için muhakkak başka sermayeye ihtiyacın var. Bu da sosyal sermaye, duygusal sermayedir.
Mutluluğun formülü: Mantıksal, duygusal ve sosyal zekayı geliştirmek
Mantıksal zeka, kişiyi zengin edebilir ancak sosyal ve duygusal zeka geliştirilmezse mutlu olunamaz. Mutluluğun formülü, üç zeka alanını da güçlendirmek gerekiyor. Mantıksal zeka, duygusal zeka ve sosyal zeka. Kaliforniya sendromunun üçüncü belirtisine de dikkat çekmek gerekiyor o da yalnızlık. En sonunda mutsuzluk ortaya çıkıyor. Büyük depresyon, intihar olayları artıyor. Özellikle stres altında ve kriz durumlarında daha çok ortaya çıkıyor
Sahip olduklarının kıymetini bilen mutlu oluyor
Mutluluk beklentilerimizle elde ettiklerimiz arasında sağlıklı ilişkiyi kurmayı başarmaktır. Her insanın hayatında beklentileri vardır: Şuyum olsun, buyum olsun, şöyle bir hayata sahip olayım gibi. Onun dışında elde ettikleri ve edemedikleri var. Bunlar arasındaki dengeli ilişkiyi kurabilen mutlu olabiliyor. Elde edemediğine takılırsa mutsuz oluyor. Elde ettiklerinin, sahip olduklarının kıymetini bilse mutlu olabiliyor. Kişinin bu dengeyi sağlaması gerekiyor. Mutluluk, hareket halinde mutluluktur. Mutluluk, kovalandıkça, yakalanacak bir şey değildir. Mutluluk gölge gibidir. İnsan gölgesini yakalamaya çalıştıkça kaçar, yakalayamaz. Siz hedefinize giderseniz, renkli gölge arkanızdan gelir. Onu yakalamak istemeyeceğiz, hedefimize odaklanacağız, doğru yola doğru adımlarla gideceğiz.
Sıradan şeylerden mutlu olmayı başarabilmenin önemli. Çocuklarınla bir arada oturabilmek, bir çay içebilmek, sahip olduğun şeylerden mutlu olabilmek gibi şeylerin kıymetini bilmek mutlulukta çok önemli. Mutlu olabilmek için şükran duygusunun olması gerekiyor. Küçük şeylerden mutlu olabilmek gerekiyor.
İnsanı mutluluktan uzaklaştıran üç kavram
İnsanı mutluluktan uzaklaştıran üç kavram vardır. Bunları açgözlülük, duygusuzluk ve hırs. Doyumsuz, açgözlü ve bencil olan bir kimsenin mutlu olması mümkün değil. Bu kişiler yetinemiyorlar. Daha fazla diledikleri için zalimleşiyorlar. Başkalarının haklarını da yemeye başlıyorlar. Zalim bir zengin oluyorlar ama yalnızlaşıyor ve mutsuz oluyorlar. Bu kimseler mutlu olamaz. Bunun için insanın yaşam felsefesini doğru oluşturması önemli. Kişi mutluluğu arıyorsa 3 A dediğimiz, anlam, amaç ve arkadaşının olması gerekir. Hayatın anlamı, amacı ve arkadaşının olması gerekir. İnsan ilişkisel bir varlık, tek başına yaşamaya göre programlanmamış. Sosyal bir varlık. Sosyal zekasını da geliştirmesi gerek dediğimiz, sosyal yapının bir parçası olmayı hedeflemesi gerekiyor. Benmerkezci bir insan oldukları için mutlu olamıyorlar. Başarılı, zengin oluyorlar ama mutlu olamıyorlar ve hayatlarının sonuna kadar yalnız kalıyorlar.
Mutluluk üzerine Kuzey Karolina Üniversitesinin yaptığı hedonik ve eudaimonic eylemlerin hücresel düzeydeki etkilerini inceleyen ilginç bir çalışma var. İnsan mutluluğu üzerine işlevsel bir genomik bakış başlığı ile yayınlanan ve genomik tabanlı analizler içeren bu çalışmada CTRA Stres genlerine dikkat çekiliyor. Kişide haz veren eylemler değil de bir anlam peşinde koştuğu zaman kişinin stres genleri anlamlı bir şekilde azalıyor. Bu da bağışıklık siteminin güçlenmesine sebep oluyor. Stres yönetiminde de çok önemli. Haz peşinde koşan, mutluluğu hazları tatmin etmeye indirgeyen kişilerdeki stresi yöneten CTRA stres genlerimiz, anlamlı bir şekilde haz peşinde koşanlarda daha hızlı çalışıyor. Ama anlam peşinde koşanlarda, bugün hayat yolunda ‘bir anlama gitmek için bir basamak geçtim’ dediği zaman stresi tetikleyen CTRA stres genlerimiz anlamlı bir biçimde daha dengeli çalışıyor. Vücudun savunma sistemi demektir bu. Onun için anlık tatminler tavsiye edilmiyor ama orta ve uzun vadeli tatminler hedeflenmesi gerekiyor. Bunun için de kişinin hedefi olması, gelecekle ilgili idealinin olması gerekir. O ideale giderken bir basamak atlamış olmak, kişinin kalıcı mutluluğuna sebep oluyor. Bu da mantıksal zekânın, duygusal zekanın ve sosyal zekanın dengeli kullanılması anlamına geliyor. Arkadaş, aile, yakın çevre, iş ilişkilerini dengeli tutabilmenin de mutlulukta payı var. Doğru bir yaşam felsefesi, doğru bir niyet ve gaye çok işe yarayabilir.”
Yorumlar