Kocaeli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Akıncı, Türk karşıtlığı ya da Türk düşmanlığı olarak isimlendirilen Türkofobi kavramının doğuşunu ve dönüşümünü anlattı.
Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdulvahap Akıncı, kavramın yabancı düşmanlığının bir kolu olarak görüldüğünü ve İslamofobi’den beslendiğini belirtti.
Akıncı, uluslararası literatürde henüz yer edinmemesine rağmen Batı dünyasında “Türkofobi” veya “Türkiyefobi” kavramlarıyla uzun yıllardır yer edindiğini, “zenofobi” kavramının bir kolu olmasıyla birlikte “kökeninin tarih olarak Haçlı Seferleri ve 14 ve 15’inci yüzyıllara kadar uzandığını” söyledi.
TÜRKOFOBİ BATIDA YAYGIN VE POPÜLİST BİR SÖYLEM
Akıncı, Batı’da bugün oldukça yaygın ve popülist bir siyasi argüman olarak değerlendirilen “Türkofobi’nin büyük ölçüde İslamofobi’den beslendiğine” işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
“Türkofobi’nin temeli, Türklerin İslamlaşması ile ilintilidir. Türk ve İslam kavramı zaman içerisinde iç içe geçmiştir. Türk dendiğinde İslam, İslam dendiğinde Türk anlaşılmaya başlanmıştır. Geçmişten bugüne bu durum bu şekilde gelmiştir. Aslında Türklerin güçlü bir şekilde İslam’ın bayraktarı olarak ön plana çıkmaları, Türk üzerinden İslam’ı tanımlamaları, beraberinde Türkler üzerinden İslam’a saldırmalarını da getirdi.“
Batılı medeniyetlerin Türklere karşı yaklaşımının oryantalist bir bakış açısıyla hayranlık ve korku arasında geçmişten bugüne kadar gidip geldiğini aktaran Akıncı, şöyle devam etti:
“Batılı toplulukların oryantalist düşüncesi korku ile hayranlığın birbirleriyle iç içe geçmesinden kaynaklanıyor esasında. Avrupa’da sadece 16’ıncı yüzyılda Türkler hakkında 2 bin 500’den fazla kaleme alınmış kitap bulunuyor. Bunun bir kısmında Türklerin sanat, mimari ve kültürel değerleri ele alınırken önemli bir kısmı da Türklerin nasıl barbar, yıkıcı, saldıran ve Batı medeniyetlerine nasıl tehdit olduğunu anlatan klasik oryantalist bakış açısıyla yazılmış eserlerden oluşuyor. Bu yazılanlar Batılı medeniyetlerin bugünkü düşüncelerinin birer temsili.”
BATILILAR TÜRKLERİ TEHDİT OLARAK GÖRÜYOR
Akıncı, Batılı toplumların bugün savunduğu değerlerinin, “Doğu despotizmi” olarak adlandırdıkları anlayışın tam zıddı olduğunu, Türkleri de Doğu medeniyetinin bir parçası olarak gördüklerini ve bu sebeple Türklere karşı olumsuz yaklaşıldığına dikkati çekti.
Batı’nın zamanla kendini Türk’ün antitezi olarak tanımladığını söyleyen Akıncı, “Bugün kendilerini demokrat, medeni, insan haklarına saygılı, akıl bilim ve fen ile hareket eden topluluklar olarak tanımlıyorlar. Bunu da Doğu'ya atfedilen despotizm, medeniyetsizlik ve cehalet kavramları ile pekiştiriyorlar. Türkofobi’ye kaynaklık eden ayrıştırıcı, dışlayıcı, küçümseyici dilin ortaya çıkışı burada başlıyor.” dedi.
İslamlaşan Türklerin, Batılıların varlığı ve savunduğu değerler için birer tehdit olarak görüldüğüne ve Batı’da hakim olan “Türk eşittir İslam” yaklaşımına vurgu yapan Akıncı, "Türkleri Batı için tehlikeli kılan şey İslam ile olan bin yıllık birlikteliği. İslam onlar için güzellikleri imha eden, düzenleri bozan ve hatta kendi varlığı, değerleri için bir tehdit unsuru olan bir yapı olarak görülüyor ve dolayısıyla Türkleri de bu şekilde görüyorlar. Bu tutum da geçmişte olduğu gibi bugün de Türkofobi olarak ifade ettiğimiz tutumun yükselişini tetikliyor. Bir millet, İslam’a karşı olan nefretin tam da ortasındaki bir obje olarak tanımlanıyor.”
BATININ YABANCI DÜŞMANLIĞINDA EN BÜYÜK TEPKİ TÜRKLERE YÖNELİK
Günümüzde, artan yabancı düşmanlığına Avrupa’da daha sık yaklaşıldığını anlatan Akıncı, burada yaşayan Türklerin onlarca yıldır siyasilerin ırkçı söylemlere maruz kaldığını, halkı yönlendiren politikacıların da Türkleri hedefe koyarak halktan gelen tepkileri bu tarafa yönlendirdiklerini, saldırıların bu şekilde geliştiğini söyledi.
Akıncı, Türklerin en çok ve en uzun süreli yaşadığı Avrupa toprağı Almanya olmasına rağmen, en fazla Türkofobi yine burada yaşandığını hatırlatarak, “1960’lardan sonra dünyanın farklı bölgelerindeki Türklerin bunun olumsuz sonuçları ile yüzleştiğini görüyoruz. Ayrımcılık ile ciddi manada karşı karşıyalar. Irkçı yapıların en büyük hedefi Türkler oldu. Almanya’da Türklere karşı sistematik saldırılar, katliamlar düzenledi. Tarihe “Dönerci cinayetleri” olarak geçen vakalar, Türk iş yerlerinin yakılması, evlerinin kundaklanması ve camilere saldırılar. Burada faillerden bazıları yakalandı fakat Almanya özelinde öyle bir durum söz konusu ki, gerek yargı gerek Alman polisi bir şekilde ırkçı yapıları temize çıkartmak veya kendilerini ırkçılıktan ayırmak için bir şekilde bu yaşanan olayların üzerini kapatıyorlar.” dedi.
Irkçı ve ayrımcı zihniyetle mücadelenin kolay olmadığını, İslamofobik yaklaşımlar ile popülist söylemlerin gündemde fazlaca yer bulabildiğinin altını çizen Akıncı, şu değerlendirmede bulundu:
“Avrupalı siyasetçiler de politikalarını günümüzde bu karşıtlık üzerine inşa ediyor. Almanya’da 1982-1998 yılları arasında 16 yıl süreyle Şansölyelik yapan Helmut Kohl, Hristiyan Demokratların bir toplantısında “Burası Hristiyanların olduğu bir topluluktur, burada Türklere yer yoktur” demiştir. Kafalarında maalesef Türk düşmanlığı açıkça var. Siyasetçi bunu söyledikten sonra burada yaşayan insanların Türklere karşı olmaması mümkün değildir. Avrupa’da ırkçılık çok yaygın bir görüş, herkes bununla yüzleşebiliyor. Ancak hiç kimse Türkler kadar yabancı düşmanlığı ile karşılaşmıyor.”
TÜRK OLMAK BATI ÜLKELERİNDE İŞ BULMAYI ZORLAŞTIRIYOR
Akıncı, Türklere karşı olan bu önyargılı tutumun, ayrımcı ve gündelik yaşantılarını zorlayıcı davranışlara dönüştüğünü, özellikle Almanya, Hollanda gibi ülkelerde Türk olmanın iş bulmakta, eğitim almakta bir handikap haline getirildiğini anlattı.
“Bir işe girmek istediklerinde, listenin en sonuna dahil ediliyor veya akademik hayatlarında bilinçli olarak eğitim kalitesinin daha düşük olduğu okullara yönlendiriliyor Türkler.” diyen Akıncı, Almanya başta olmak üzere Batılı toplumlarda yabancı düşmanlığının en sert şekilde kendini gösterdiği nüfusun Türkler ve Müslümanlar olduğunu aktardı.
Günümüzde Türklerin karşılaştığı yabancı düşmanlığının başka bir etnik köken veya dini inanışa mensup hiç kimse tarafından yaşanmadığını dile getiren Akıncı, Türklerin geri planda tutulmaya çalışılması ile ilgili şunları kaydetti:
“Bir Alman için Fransız da, İngiliz de, Hollandalı da, Afrikalı da yabancıdır. Fakat Türk eşittir İslamiyet anlayışı Batı topraklarında yaygın olduğu için yabancı düşmanlığını aşan bir durum ortaya çıkıyor bu noktada. Türkler onlar için bir varoluşsal tehdittir. Türk kökenli Alman vatandaşı olmuş bir kişi iyi bir yere geldiğinde veya bir milletvekili seçildiğinde, idareci olduğunda dahi onu bir Alman olarak görmüyorlar. Almanya oradaki farklı etnik kökendeki, farklı inançları olan Türkleri ön plana çıkartmaya çalışıyor. Yine bakıldığı zaman Almanya, Türkiye’de de insan hakları örgütleri, sivil toplum kuruluşları, çevreci oluşumlara veya azınlık derneklerine de ciddi fon desteği sağlıyor. Buradaki görüntü bu fakat esas amaç Türkiye’yi, Türk-İslam kimliğine zarar verecek, Türkofobiyi tetikleyecek çalışmalara destek oluyor.”
Türkofobi algısının yıkılması için ciddi diaspora faaliyetleri yürütülmesi ve kültürel, sosyal çalışmaların sürdürülmesi gerektiğine vurgu yapan Akıncı, “Türkofobi ile nasıl mücadele edileceğinin sorgulanması da çok önemli. Bunların inşa ettiği yapılar sarsılıyor. En güncel örneği verecek olursak Filistin’de Hamas’ı terör örgütü olarak tanımlıyorlardı. İnsanları katleden, vahşi ve kaba insanlar olarak lanse ediyorlardı. Ancak Hamas’ın elindeki İsrailli esirler serbest kalmaya başladığı zaman bu algı yıkıldı. Aslında düzgün, saygılı insanlar olduğunu onlardan bir kötülük veya zarar görmedikleri ortaya çıkınca Avrupa’nın savunduğu tezler birer birer yıkıldı. Benzer hikayeleri dünyanın Türkiye’den de duyması gerekiyor.“
Türkofobi algısının yıkılmasında toplumun her kesiminden insanlara sorumluluk düştüğünü aktaran Akıncı, Türk basını ve medyasının dünyanın farklı noktalarında, kafalardaki Türk imgesini değiştiren yapımlar ortaya koyduğuna dikkati çekti.
Enes Taha Ersen - AA
Yorumlar