Hepinizin bildiği üzere Kuzey Avrupa (İskandinav) halkları, yaklaşık bin sene önce Vikingler diye anılıyorlardı. Vikingler keşfetmeye olan arzuları ve savaşlardaki başarıları ile ünlendiler. İstanbul’da bulunan, sanat ve mimarlık tarihi bakımından dünyanın en önde gelen anıtlardan biri olan Ayasofya’nın ikinci katındaki hünkar mahfeline çıkarken görülen bazı garip çizikler uzun yıllar kimsenin dikkatini çekmemiş, bunlar doğal çatlaklar sanılmıştı. Ancak bu çizikler, sırrı daha sonradan anlaşılan Viking diliyle yazılmıştı. Yazının tercümesi, ise şöyle; “Halvdan Buradaydı.”
Vikingler yeni yerler keşfedebilmek adına güneye inmeye başladılar.
Vikingler 7. ve 8. yüzyıllarda bulundukları coğrafyadan sıkılmış olmalılar ki, yeni topraklar keşfetmek ve fethetmek adına güneye doğru inmeye başladılar. O dönemin Vikingleri savaşı ve talanı seviyorlardı. Bulundukları coğrafyadan daha zengin olan ülkelere doğru yol almaya başladılar. O dönemde şimdiki İsveç topraklarında yaşayan Vikingler Önce İngiltere’yi işgal ettiler. Vikingler bununla yetinmediler ki hatta bir Viking komutanı olan Kızıl Erik’in, Kristof Kolomb’dan yüzyıllar önce Amerika’yı keşfettiği biliniyor. Buldukları yeni topraklara “Şarap Ülkesi” anlamına gelen “Vinland” ismini verdiler. Daha sonra doğuya yönelen Vikingler Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olan Konstantinopolis’e kadar geldiler. Bildiğimiz İstanbul’a kadar gelmiş adamlar. İstanbul’dan çok etkilendiler ve buraya “Büyük Şehir” anlamına gelen “Miklağård” ismini verdiler.
Vikinglerin Büyük göçü
Britanya’ya giden Vikingler adayı hegemonyaları altına almak için yaklaşık 200 yıl Anglo-Saksonlar’la mücadele ederken. Vikinglerin Normanlar kolu da 912 yılından itibaren Fransa’nın aşağı Sen Nehri topraklarını Normandiya (Kuzey ülkesi) haline getirdiler. Vikinglerin İsveç kolu ise ırmak boylarından Rusya’nın içlerine ve Ukrayna’ya ulaştı ve Rurik komutasındaki grup 862’de Novgorod’da konuşlanarak Slav halklarını egemenliği altına aldı. Rurik’ten sonraki Viking lideri Oleg , 879’da Kiev’i ele geçirerek başkent yaptı, aynı zamanda ülkesi ile Bizans arasında ticaret antlaşmaları imzaladı.
Her yeri yağmalayarak gelen Vikingler neden Konstantinopolis’i yağmalamadı?
Bunun cevabı aslında çok basit. Konstantinopolis o dönemde her açıdan dünyanın en önemli merkeziydi. Büyük göçleri esnasında Dünyanın dört bir yanına dağılan Vikingler, dünyanın diğer bölgelerine kalabalık ordular halinde ve ganimet bulmak amacıyla gitmişlerdi, Ancak Bizans’a ise azar azar ve barışçıl amaçlarla gelmişlerdi. Aynı zamanda Bizans o dönemde en güçlü dönemindeydi ve Vikinglerin bile başa çıkamayacağı kadar güçlü, kalabalık ve sistemli bir orduya sahipti. Vikingler buraya ticaret yapmak için, gezip dolaşmak için veya kendilerine uygun bir iş bulabilmek için gelmişlerdi.
Vikinglerin esas rolü Bizans savunmasında oldu
Vikingler Miklağård şehrine büyük bir saygı gösterdiler. Tabi bunun ticari olan tarafını da gözardı etmemek lazım ancak Vikinglerin Bizans’taki asıl önemli icraatları Bizans ordusunda paralı askerler olarak oldu. Güvenilir olmayan kaynaklara göre Vikingleri orduda istihdam eden ilk imparatorun Teofilos (829-842) olduğu sanılmaktadır. Bizans ordusu bünyesindeki Viking birlikler Vara- eg ya da Varangian adıyla tarihe geçti. Varangian sözcüğünün eski Norveç dilinde “yemin edenler” anlamına gelen Vaeringjar’den geldiği tahmin ediliyor. Orduda gerçekten iyi bir iş çıkaran Vikingler, Bizans’a karşı kuzeyden yapılan diğer Viking saldırılarına karşı dahi ülkeyi korudular. Bu işbirliğinden her iki taraf da memnundu. Vikingler orduda gerçekten iyi bir gelire sahipti, Bizans ise onların savaştaki yeteneklerinden memnun kaldığı için zaman içerisinde imparatorun özel muhafızlığını üstlenecek kadar güven kazandılar.
Kuzeyden Konstantinapolis’e gelen bir Viking
Halvdan; Kuzey Kutup Dairesi’nin yaklaşık 200 kilometre yukarısında bulunan, Lotofen Takımadası’nda yaşayan Viking kabilesinin komutanıydı. Halvdan korkusuz bir komutandı ve Varangian’lara katılabilmek amacıyla 1200 günlük bir yolculuk sonrasında Miklağård’a ulaştı. Havldan İstanbul’dan çok etkilendi ve şehrin dillere destan olan mabedi Ayasofya’yı ziyaret etti. Ayasofya’ya girebilmek için ayinlerden birine katılması gerekmişti. Kendisi pagan inancına sahip olduğu halde Ayasofya’yı görebilmek için ayinlerden birine katılarak Ayasofya’dan içeri adım attı.
Herkesten gizli üst kattaki mermere bir şeyler kazır
Havldan hristiyan olmadığından ayin sırasında muhtemelen canı sıkılır. Gizlice mabedin üst katlarına çıkar ve dolaşmaya başlar. 2. katta bulunan mermer korkuluğun yanına geldiğinde mermerin üzerine kesici bir aletle bir şeyler kazır. Ayin sonunda Ayasofya’dan çıkan Havldan’ın ne yaptığı ise bilinmiyor.
“Havldan Buradaydı”
Mermerin üzerine kazıdığı çizikler o dönem Bizans’takiler tarafından anlamsız çizikler zannedilerek dokunulmamıştır. Zamanla Konstantinapolis Osmanlı’ya geçmiş, o dönemde de anlamsız göründüğü için kimse dokunmamış. Uzun zaman mermerin üzerindeki doğal çatlaklar zannedilen bu çiziklerin daha sonra Viking dilinde yazılmış bir cümle olduğu anlaşıldı. Tam 900 yıl boyunca yazıya kimse dokunmadığı için günümüze kadar ulaşmış. Yazının tercümesi ise şöyle; Havldan Buradaydı!
Havldan’ın muhtemelen can sıkıntısından oraya yazdığı daha doğrusu kazıdığı bu yazı 900 yıl boyunca göz önünde kalmış ancak dikkat çekmeden günümüze kadar ulaşmayı başarmış. Görmek isteyenler için Halvdan’ın yazısı, Ayasofya’nın ikinci katında mermer korkuluğun tam üzerinde bulunmaktadır.
Yorumlar