Kaotik bir dünyada yaşıyoruz.
Yerleşik değerlerin hızla kaybolduğu, kültürlerin birbirine karıştığı ve ezberlerin bozulduğu bir çağ bu.
Böyle bir çağda anlam bulmak kolay değil!
Anlam boşluğunun yol açtığı endişe ve mutsuzluğun tıbbileştirilerek birer hastalık olarak tanımlanması, antidepresan üreten fabrikaları zengin etmek dışında pek bir işe yaramıyor!
Çünkü eksik olan beyindeki bir takım kimyasal maddeler değil, insanın yaşamını daha anlamlı sürdürmesi için gerekli olan yol haritaları, trafik işaretleri ve akılcı bir bilgelik…
Yaşamak zor!
İstediğimiz pek çok şey var ve bunların büyük bölümünün hiçbir zaman gerçekleşemeyeceğini biliyoruz!
Zaman zaman umduklarımızı bulsak da, büyük resme baktığımızda birçok şeyin bizim irademiz ve beklentimiz dışında gerçekleştiğini görüyoruz!
Şimdiye dek sayısız hayalimiz, yaşamın görünür görünmez tellerine takılıp kalmadı mı?
Hastalanmayı, yaşlanmayı, sevdiklerimizi yitirmeyi ve kendi ölümümüzü engelleyebiliyor muyuz?
Böyle bakınca karamsar olmamak zor!
Yaşamımızı istediğimiz gibi şekillendiremememiz, çaresizliklerimiz ve yenilgilerimiz bize korku ve acı veriyor.
Ve bir çıkış yolu arıyoruz!
Bu arayış yeni bir şey değil aslında; milattan önce de böyle…
Gelin M.Ö. 300 lere doğru bir yolculuk yapalım.
Anlatılana göre, zengin bir tüccar olan Kıbrıslı Zenon, gemisinin battığı büyük bir deniz faciasından kurtulur.
O andan sonra yaşam gözüne çok anlamsız görünür.
Kendisini hayatın anlamını aramaya adar.
Atina’da bir kitapçıya girer.
Sokrates'in öğrencisi Yunan filozof, yazar, tarihçi Ksenofon’a ait bir kitaba rastlar.
Yazarın Sokrates hakkında yazdıklarından öyle etkilenir ki, kitapçıya kentte Sokrates gibi bilge birisini bulup bulamayacağını sorar.
O sırada yoldan, Atina’da çok zengin bir aileden gelmesine rağmen yoksul yaşamak için tüm parasını dağıtmış bir filozof olan Krates geçer.
Krates, Sinoplu Diyojen’in eski bir öğrencisidir.
Ne şans!
Kitapçı, Krates’i gösterir parmağıyla.
Ve Zenon hemen onun öğrencisi olmaya talip olur.
Krates kabul eder.
Zenon da zaten hocası Krates gibi zengin olduğu halde yoksul yaşamı süren bir insandır.
Zenon, erdemli, sakin mizaçlı, akılcı bir adam olduğu için Atinalılar tarafından çok sevilir.
Ama o, Atina'da şahit olduklarına üzülür.
Gençler umursamazdır.
Halk ‘olmak’ değil ‘sahip olmak’ peşindedir; daha fazla zevk ve daha fazla mülke sahip olmak…
Olmadıkça mutsuz olurlar!
Sahip olanlarsa, sahip olduklarını kaybetmekten korkarlar…
Onlar da mutsuzdur.
Zenon her şeyin bitimli olduğunun farkındadır.
Hiçbir şeyin değeri sonsuz değildir.
Dolayısıyla da istek ve ihtiras, dipsiz bir kuyudur insanın içinde…
Kozmos doğa yasaları ile yönetilir ve insanın, doğa yasalarını değiştirmeye gücü yetmez.
Ama insan sağduyu denen önemli bir niteliğe sahiptir.
Sağduyu sahibi bir insan, üzerinde çok az ya da hiç kontrolünün bulunmadığı olaylar karşısında endişe ve acı çekmek yerine, gerçeği olgunluk ve metanetle kabullenebilirse, doğayla uyumlu bir yaşam sürebilir.
Zenon yaşadıkları için, “Bir gemi kazası geçirdim ama şimdi iyi bir yolculuktayım” der.
Stoa felsefesinin temellerini atar Zenon.
Stoa, Antik Yunan mimarisinde üstü kapalı, sütunlu kemer altlarına verilen addır.
Stoa Poikile, Antik Atina'da Zenon'un takipçilerine dersler verdiği yerdir.
Stoacı felsefe okulu ismini, ilk kez burada açıklanmasından alır.
Zenon’un felsefesi üç kısımdan oluşur:
- Algı, düşünce ve söylemi içeren Mantık
- Bilim ve evrenin ilahi doğasını temsil eden Fizik
- Yanlışı doğrudan ayırmada, ahlaki kuralları felsefi boyutta sorgulayan Etik
İnsan, bu üç değerin bilincine vardığı takdirde anlamlı yaşar.
Bir yandan akla ve bilgiye, diğer yandan doğanın kanunlarına boyun eğmelidir.
Erdemli yaşamalıdır!
Stoacılık beş yüz yıl süreyle Yunan-Roma dünyasının en popüler felsefesi olduğu gibi, Hristiyanlığı da güçlü biçimde etkiler.
Nelson Mandela, ırkçılığa karşı mücadelesi nedeniyle çarptırıldığı 27 yıllık hapis yaşamında, Stoacı felsefeden güç alır.
Stoacı felsefenin, modern insanın çıkmazlarına önemli açılımlar getireceğine inanıyorum.
Size de yararlı olacak eminim!
Bu felsefenin ilkelerini, modern yaşama nasıl uyarlanabileceğini, en ünlü üç Stoacı Seneca, Epictetus ve Marcus Aurelius’u başka yazılarımda ele alacağım.
Doç. Dr. Şafak Nakajima - mistikalem
www.safaknakajima.com
0212 570 80 20
Yorumlar