Ölümü vuslat olarak gören mütefekkir ve mutasavvıf Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin, 744. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri, bu akşam Şeb-i Arus programı ile sona erecek.
Mevlana'nın, ebediyete intikal edişinin üzerinden yüzyıllar geçse de adıyla özdeşleyen sema törenleri, dünyanın birçok ülkesinden insanları buluşturmaya devam ediyor.
Konya'da, Mevlana'nın kabri ve Mevlevilikle ilgili özel eşyalarının bulunduğu müze ile Mevlana Kültür Merkezi'nde yapılan anma programları yoğun ilgi görüyor. Bu ilgi her yıl olduğu gibi ünlü düşünürün ebediyete intikal ettiği 17 Aralık'taki Şeb-i Arus programı ile doruğa çıkacak.
Eserlerinde, ölümünü "düğün günü" olarak ifade eden Mevlana, bu konudaki düşüncelerini şu sözlerle anlatıyor:
"Bizim ölümümüz her ne kadar sana matem olursa da aslında, Hak'la buluşma vakti olduğu için bizim en neşeli, en mutlu zamanımızdır. Çünkü bu dünya bizim zindanımızdır. Zindanın harap oluşu, yıkılışı, zindandakileri sevindirir. Yani bizim bedenimiz, ruhumuz için bir zindan kesilmiştir. Ölüm, bedeni yıkınca, toprağa düşürünce, ruh zindandan kurtulacak, Hakk'a kavuşacaktır."
- "Sema" Mevleviliğin temel felsefesini yansıtıyor
Mevlana'nın anıldığı törenlerde icra edilen sema ayini, Mevleviliğin temel felsefesini yansıtan önemli sembolleri içeriyor. Sema genel olarak, kainatın oluşumunu, insanın alemde dirilişini, Yüce Yaratıcı'ya olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip " insan-ı kamil"e doğru yönelişini ifade ediyor.
Asırlardır Mevlevi dervişlerince icra edilen ayinlerde semazenlerin giydiği kıyafetler de bu felsefenin önemli sembolleri arasında yer alıyor.
Benliğinden ölü olan Mevlevi dervişinin, başındaki sikkesi nefsinin mezar taşı, giydiği beyaz tennuresi kefeni, sırtındaki hırkası ise kabri olarak kabul ediliyor.
Semazen, ayin sırasında üstündeki siyah hırkayı çıkararak, sembolik olarak hakikate doğarken, kollarını bağlayarak da bir rakamını temsil ediyor. Derviş, böylece Allah'ın birliğine de şehadet etmiş oluyor.
Semahane kainatı, sağ tarafı; görünen ve bilinen madde alemini, sol tarafı ise mana alemini temsil ediyor.
Kudümün ilk vuruşu "Ol" emrinin anlatımını, ney "insan-ı kamil", neyin üflenmesi ise İsrafil'in "Sur"u üflemesini simgeliyor.
- Dört selam dört kademeyi anlatıyor
Kalkarken yere el vurmak hem "Ol"manın, hem Sur'u işitince kabirden kalkmanın sembolü. Tecelli rengi olan kırmızı renkli post üstündeki Şeyh, Mevlana'yı temsil ediyor.
Semadaki selamlar zat, sıfat, fiil ve vahdet gibi tasavvuf anlamlarını taşıyor.
Dört selam, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet kademelerini anlatıyor. Dördüncü selamda; Allah'ın tek ve gerçek varlığı ile var oluş olan, vahdet durağından kıpırdamadan, ayak direyerek duruş anlatılıyor.
Mevlana'nın vefatından sonra halefi Hüsameddin Çelebi tarafından cuma namazını müteakip, Kur'an okunduktan sonra, toplu bir halde sema yapılması bir gelenek haline getirildi.
Bununla beraber belirli bir zaman ve mekana bağlı kalmaksızın, çeşitli vesileler ile sema yapıldığı da biliniyor.
- "İzleyenler de aynı etki ile maneviyattan hissedar olurlar"
Kültür ve Turizm Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu Müdürü ve Postnişin Fahri Özçakıl, Mevlana'nın semayı Allah'a ulaşma düşünce ve gayretiyle yaptığını söyledi.
Kainatta canlı ve cansız tüm varlıkların Allah'ı zikrettiğini dile getiren Özçakıl, şöyle konuştu:
"Hazreti Mevlana sağdan sola dönerek Allah'ı zikretmiştir. Daha sonra sema oğlu ve torunları tarafından Mevlevilik içerisinde bir yaşam biçimi olarak kurumsallaşarak günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde de sema mukabelesi Allah'a yakın olabilme düşüncesiyle yapılan bir zikirdir. Semazen sema yaparken sağdan sola kalbinin etrafında zikir eder. Bu zikirde de dervişler manevi huzura ulaşırken onu izleyenler de aynı etki ile maneviyattan hissedar olurlar."
Engin Özekinci- AA
Yorumlar