Prometheus, Titanlar soyundandır.
Hesiodos'a göre İapetos'la Okeanos kızı Klymene'nin oğludur.
Bu Titan çiftinin dört oğlu olur: Atlas, Menoitios, Prometheus ve Epimetheus. Dördünün de kaderi tüyler ürperticidir.
Zeus, Atlas'ı dünyanın ucuna dikip gökkubbesini omuzlarına yükler, Menoitios'u yıldırımla çarparak yerin dibine kapatır, Prometheus'u zincirlerle bir sütuna bağlar ve karaciğerini bir kartala yedirir, Epimetheus'un başına kadın belasını salar. Neden bu eşi görülmedik, olağanüstü cezalar? iapetos oğulları Titan soyundan oldukları için mi? Hayır
Zeus'un iapetos oğullarına özel bir hıncı vardır, bu hıncın asıl nedenini de onlara verilen sıfatlardan anlıyoruz.
Bu Titanların dördü de kafa gücünden pay almışlardır, akıldan yana üstündürler ve bu üstünlükleriyle övünüp Zeus'a karşı gelmeye yeltenirler. Akıl gücüyse Zeus'un tekelindedir, o bu güçle elege çirmiştir dünya egemenliğini. Bu gücü başkasında görmek dinmez bir öfke doğurur içinde.
Prometheus da bu öfkeyi körükler durur. Sivri aklını, geleceği önceden görme gücünü Zeus'u aldatmak, kuşkulandırmak, küçük düşürmek için kullanır. Burada Hesiodos'un pek üstünde durmadığı, Aiskhylos'un alabildiğine işlediği bir temaya ışık tutmalıyız: Üçüncü devrimin hazırlanması.
Adı "önceden gören" anlamına gelen Prometheus kahindir ve Gaia, Kronos'a nasıl devrileceğini haber verdiyse, Prometheus da Zeus'un bir gün tahtından düşeceğini bilir. Aiskhylos'a göre Prometheus, Klymene'nin değil, başka bir adı Themis (Adalet) olan Gaia'nın oğludur. Bu bilgiden edindiği üstünlükle Prometheus, Zeus'u sürekli bir kuşkunun baskısı altında tutar.
"Prometheus" tragedyasının ekseni olan bu tema Hesiodos'ta da sezilir Ancak onu göz önünde tutarsak, Mekone olayını gereğince anlayabiliriz. "Theogonia"da (535-560) anlatılan bu efsane etiyolojik, yani açıklayıcı bir nitelik taşır. Kurban törenlerindeki bazı geleneklerin nereden geldiğini bildirir; ama bizim için asıl önemi Zeus-Prometheus kavgasını bambaşka bir motif üstüne kurmasıdır.
Prometheus başlangıçtan beri insanlardan yanadır, onlara dayanarak Titanların öcünü almak ve Olymposluların egemenliği verme, insanların egemenliğini getirmek emelindedir. Yeni bir devrimin hazırlayıcısıdır. Zeus'u aldatarak onu insanlara karşı kurduğu düzen tanrılar için küçük düşürücüdür. Zeus bile bile aldanır, ama oldu bittiyi önleyemez. Bu onur yarasından öç almak içindir ki, ateşi vermez olur insanlara.
Prometheus da tanrıyı bir daha aldatır ve ateşi çalıp götürür insanlara verir.
İki kez küçük düşürülen tanrılar tanrısı artık kaba kuvvete başvurmak zorundadır.
Eşi görülmedik, korkunç cezaları salacaktır Prometheus'un başına. Hesiodos'un öyküsünde Aiskhylos'un Prometheus'un, giderek Goethe'nin verdiği Prometheus yorumunun tohumlarını bile bulabiliriz.
Zeus aldatılmış, insanların gözünde küçük düşürülmüş, gülünç olmuş bir tanrıdır.
Egemenliği gerçek bir güce dayanmaz, çünkü akıl gücü tanrılardan insanlara geçmiştir.
Devrim, üçüncü ve son devrim olmuş bitmiştir. insan kendi gücünün bilincine varmış, tanrıya karşı ayaklanmıştır. Ona isterse tapar, isterse hiçe sayar onu, güçsüz ya da güçlü olduğu oranda tapar ya da hiçe sayar. Tanrı, insanın elinde bir oyuncaktır, asıl tanrı, yani asıl yaratan, insanın kendisidir.
Aiskhylos'un Prometheus'unda yalnız tanrıların rol oynadığı belirtilir durur. Oysa bu tragedya bütün koşulları ve sorunlarıyla insanlık dramını yansıtır.
Prometheus insanın temsilcisidir, içinde çırpındığı olaylar da günümüzün deyimiyle politik diye nitelenebilecek insan toplumlarına özgü olaylardır.
Ama Prometheus ne bakımdan insandır ve dramı niçin insanlığın dramı oluyor?
Prometheus ateşi tanrılardan Çalmış ve insanlara vermiş, tanrıların kurmuş olduğu düzene karşı geldiği için de zincire vurulmuş, yaman bir ceza çekmektedir. Mıhlanmış olduğu kayadan bize seslenip eylemini, eyleminin uyandırdığı tepkiyi, kendini ve karşısındaküeri eleştirip değerlendirmektedir.
Prometheus olayım bugün bir tiyatro yazarı ele alsa, karşımıza bir yargılama sahnesi koyar ve tutuklusu, tanıkları, yargıçlaıyla bir duruşmayı canlandırırdı.
Biz de örneğin Kafka'nın "Duruşma"sını inceler gibi inceleyelim "Zincire Vurulmuş Prometheusu. Anlayışına, günümüzün gözüyle ancak bu yoldan varabiliriz. Prometheus savunuyor ve ne diyor bu savunmada? İki kavram üstünde durup direniyor, değer olarak benimsediği iki kavram: Bilinç ve özgürlük.
Bilinç ve özgürlük insana özgü değişmez değerler olarak her zaman ve uygar her toplumda benimsenegelmiştir. Bunları savunurken Prometheus bugün de bir sanığın duruşmada başvuracağı kanıtlamaya başvuruyor: Ne yaptımsa, diyor, bile bile yaptım. Eyleminin uzun bir düşünme ve tartışma sonucu bilinçli ve istemli bir ey lem olduğunu ileri sürerek, bu eylemin suç olarak yorumlanma sından doğacak bütün tepkilere sonuna kadar katlanmaya hazır olduğunu bildiriyor. Bu bilinç hem bir gurur, hem bir katlanma duygusu doğuruyor içinde. Şu sözlerle dile getiriyor duygularını:
Ama ben biliyordum başıma gelecek olanı:
Bile bile, isteye isteye suç işledim.
Bana gelince, ben bu çileme katlanacağım.
Çilesine katlanamayıp ölmeyi özleyen İo'ya Prometheus şöyle der:
Benim acılarıma hiç katlanamazdın demek!
Kader ölmeme de izin vermiyor benim:
Yalnız ölüm kurtarabilirdi beni, Oysa benim işkencelerimin sonu yok Zeus tahtından düşmedikçe.
Hiçbir umuda yer vermeden düşünce ve davranışında direnen Prometheus'un bu bilinçli tutumunu başkaları anlamaz ve gurur ya da kibir diye nitelerler. Koro şöyle der:
Sözünü sakınmıyorsun, başına gelen boyun eğdirmiyor sana.
Okeanos da şöyle:
Yine de uslanmış değilsin, diretiyorsun,
dertlerine dert katmaktan
korkmuyorsun. Benden öğüt dinlersen, dikine gitme.
"Sözünü sakınmıyorsun" diye çevirdiğimiz Yunan "ağan eleutherostomeis'' deyimi, "dilin fazla özgür anlamına gelir. Prometheus'a bilinci özgürlük sağlamaktadır. Dramın özünde ki bu özgürlük-kölelik temasını, tragedyanın yazıldığı çağı göz önünde bulundurarak anlayabiliriz.
V. yüzyıl Atina'sında kölelik de, zorbalık da yasalara uygun canlı kurumlardı. Prometheus herhangi bir köle gibi "desmotes", yani zincire vurulmuştur; işkencesinin büyüklüğü zincire vurulmuş olmasında değil, bir tanrı iken köle durumuna düşürülüp, köleliğinin bu kadar kötü koşullar içinde geçmesindedir. Ne var ki köleliği doğal ve olağan sayan bir ortamda Zeus- Prometheus ilişkisini bir sorun olarak ortaya atmak, yargılarcasına tartışmak ve hakkın köleden yana olduğunu belirterek zorbalığı bütün ayrıntılarıyla eleştirip yermek Aiskhylos'un tek başına giriştiği ve başarıyla sonuçlandırdığı koca bir iştir. Tragedyasına eşsiz bir değer veren bu sorunu adım adım inceleyebiliriz.
Prometheus'a kayaya çıkan Kratos (Güç) şöyle diyor
Her varlık çoktan bir kaderle yükümlenmiş, Tanrtlarm baştdtr yalntz yükümlü
olmayan: "Zeus'tan başkası özgür değildir."
Olaylar da Kratos'un bu sözünü doğrulamaktadır:
Sert, amansız, insafsız bir zorba gibi dünyayı keyfine göre yöneten Zeus her isteğini yüzde yüz gerçekleştirmektedir.
Evren "Prometheus" tragedyasında Prometheus ve Io gibi Zeus'un kurbanları, Kratos, Bia, Hephaistos'la Hermes gibi Zeus'un uşakları, ve Okeanos gibi Zeus'un dalkavuklarıyla dolmuştur. Geçmişi yendikten sonra, Zeus bugünü ve yarını da yasalarının tekeline geçirmişe benzer. Oysa gerçek tam tersinedir.
Gerçekte Zeus köle, Prometheus özgürdür. Bu özgürlüğü Prometheus nasıl ele geçirmiştir? Burada efsaneyi bir yana itip kendi çağımızın egemenlik kavgalarına bakabiliriz.
Yönetimi ele geçirmiş nice iktidar sahibi kişi ya da partiler vardır ki, karşılarına dikilip direnen tek tük düşünce sahiplerini susturup yok edebileceklerini sanırlar, oysa sonuç umduklarının tersine çıkar. İktidar sahipleri devrilir gider, düşünce sahipleri yener ve kalır. İnsan toplumunun bu değişmez yasasının bilincine varan Aiskhylos onu Prometheus diye bir efsanevi kişi nin ağzından bildiriyor bize.
Akıl gücü kaba güçten üstündür, düşünceye gem vurulamaz, özgür düşünce tutuklanamaz, susturulamaz, alt edilemez, olaylar nasıl gelişirse gelişsin, gelecekte egemenlik kaba kuvvetin değil, özgür düşüncenindir.
Aiskhylos toplumların yönetiminde, geçmiş hal ve geleceği bu açıdan eleştirerek, bize eşsiz değerde bir politika dersi veriyor bu tragedyasıyla.
Akıl gücünün kaba kuvveti nasıl yendiğini adım adım izledikten sonra, akıl gücü üstüne kurulan yönetimin akla ve özgür düşünceye saygıyı elden bırakıp ona sırt çevirince, nasıl zayıfladığını ve devrilmek tehlikesiyle karşı karşıya geldiğini gösteriyor.
Zeus bütün kurbanları, uşakları, dalkavuklarına karşın bir çocuk gibi zayıf ve çaresizdir. Onu yıkımdan kurtaracak tek kişi akıl gücünün taşıyıcısı Prometheus'tur. Zeus tutukladığı düşmanının elin de tutukludur aslında. Efsane, Prometheus'a, geleceği öngören bilici der, çağımızsa biliciye inanmaz, ama düşünürün akıl gücüyle geleceği öngördüğünü, insanlığa yaptiğı bu hizmete karşılık kör iktidarların baskısına uğrayıp olmadık cezalara çarptırıldığını da bilir. Aiskhylos'un tragedyasını bu açıdan okuyun, göreceksiniz ki çağımızın dramını yansıtır.
Bu kadanyla "Prometheus" politik piyesin ta kendisidir, ama Aiskhylos politika anlayışının en derinini yansıtmakla kalmamış, uygarlık değerlerinin ne olduğunu kavrayıp dile getirmekle insancı eserin en özlüsünü de vermiştir.
Ateşi tanrılardan çalıp insanlara vermek ne demektir? Başkalarının bir efsane niteliğinden öteye götüremedikleri bu sembolü Aiskhylos insanlık açısından ele alıp uygarlığın tarihçesini çizmek gibi tiyatro eserlerinde eşine rastlanmayan güç bir işi başarmaktadır.
Düşüncesi gönlümüzün olaylarını aydınlatacak kadar derine giden bu yazarın sanat ustalığı da şaşırtıcıdır.
Okuyucu dikkat etti mi ki başlangıçta Zeus'un uşakları Prometheus'u kaba güce başvurarak tutukladıkları sahnede, Prometheus bir tek söz söylemez. Kayaya kakılmasına, zincire vurulmasına ve Kratos'un sövüp saymalarına sessizce katlanır, ama tragedyanın sonunda Zeus'un casusu Hermes'le kölelik-özgürlük tartışmasında tanrıları beş paralık ettikten sonra, başına saldıkları doğal belaları bir bir izleyip diliyle canlandırır gözümüzün önünde, dünya başına yıkılıp da koroyla birlikte gömülüp yok olana dek konuşmakta direnir Prometheus. Son sözünü söyler ve sonra ölür.
Kıyamet de kopsa son söz özgür düşüncenindir, demek istiyor Aiskhylos.
Yorumlar